İlk Yurt Dışı Tecrübem -4-

İşte geldik serinin son bölümüne; Veda. İki ayımı geçirdiğim, acı tatlı bir çok anıyı içine sığdırdığım ve beni gezgin olmaya iten Londra’dan ayrılma vaktim gelmişti. Beni bilen bilir; vedaları hiç sevmem. Giderken ailemle bile veda faslını kısa tutmuştum. Öyle bir ağlama sızlama sahnesi de olmadı.

Londra’ya veda ederken de aynı şeyi yaptım. İki ay boyunca yaşadığım odamdan eşyalarımı topladım. Vedalaştım ve uçak saatinin bir an önce gelmesini bekledim. Çünkü malumunuz ben vedaları sevmem; hele vedaların uzun sürmesini daha da sevmem.

Hep hayallerimin şehriydi Londra; ama artık hayal aşamasını geçmiş ve benim için en kıymetli şehir olmuştu. Birçok şey katmıştım kendime ve anılarımı da valize koyup gidiyordum. İlk geldiğimde neler yaşayacağımı bilemediğim bu şehirde en iyi bildiğim şey; acısıyla tatlısıyla dolu dolu iki ay geçirdiğimdi.

Son gün geldi çattı… Ev sahibimle de çok kısa bir veda faslı yaşadıktan sonra hava limanına doğru yol aldım. Belki iki gün önce sorsanız hiç kopmak istemeyeceğim şehirden; bir an önce kopmak istedim. Veda anını daha da fazla işkenceye çevirmeye gerek yoktu.

Hava limanında uçağın kalkmasını beklerken; orada bir bayan gördüm. Göz yaşlarına boğulmuştu. Uçakta öğrendiğim kadarıyla annesini kaybetmişti ve hayatının en zor  3 saat 15 dakikalık uçuşunu yapıyordu. Londra’ya dair son karede bir o bayan kaldı aklımda… Gurbette yaşamanın nasıl bir zorluk olduğunu göstererek…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir