Rotterdam-Enschede-Hengelo Rotası

Amsterdam’dan sonra rotamızı Hengelo’ya kaydıralım. Hengelo, gezmek için daha sonraya ayırdığımız bir şehir olsa da konaklama için ulaşmamız gereken bir şehirdi. Hollanda’da arkadaşımla o kadar spontane bir tur yaptık ki; inanın ertesi gün nereye gideceğimizi biz bile bilmiyorduk. Çok anlık kararlar verdik ve inanın ki en eğlencelisi de bu anlık kararlar oldu 🙂

İlk rotamız başta da bahsettiğim gibi Hengelo idi. Hengelo’da arkadaşımın teyzesi yaşadığı için ”Hem orada kalabilir hem de gezebiliriz!” diye düşündük. Gittiğimiz akşam, arkadaşımın teyzesine misafirler gelmişti. Onlarla konuşurken önerileri üzerine Rotterdam’a gitmeye karar verdik 🙂

Ertesi sabah, kahvaltıdan sonra koyulduk yola. Başımıza geleceklerden habersiz gidiyorduk bir yerlere 🙂 Başınıza ne geldi derseniz; durak telaffuzundan tutun da tren bulma acemiliğine katar bir ton şey yaşadık… Tamam, oradakilerin İngilizce süper ama durak sorabilmek tam bir işkence. ”Gouda” olarak yazılan bir durak ” Hauda(”h” genizden gelecek şekilde)” diye okunuyor. Ben tabi ”Gada, Guda” derken insanlar ”Bu manyak ne diyor ya!” demiş olabilirler 🙂

Zaten yol bulmak ayrı bir işkenceydi bizim için. Her gittiğimiz yerde nerdeyse insanlara yol sorduk. Trenleri belli bir noktadan sonra ortadan ikiye ayrılıyor. Tren geri geri gitmeye başlayınca ”Allah yanlışlıkla geri dönüyoruz!” dedik ama doğru yoldaymışız. Neyse bu kadar maceradan sonra pek değerli Rotterdam’a ulaştık 🙂

1097960_10201308631854371_1386124175_n

Peki macera biter mi? Asla. Rotterdam’a varınca rotamızı belirlemek için; turist danışmaya gidip harita alalım dedik. Demez olaydık. Meşhur bir Tourist Information VVV var 🙂 Kimse nerede olduğunu bilmiyor. Herkes ısrarla istasyonun içinde gösteriyor. Sağ olsun, yolda teknolojinin nimetini kullanmayı bilen değerli bir vatandaş sayesinde turist danışmanın yönünü az da olsa kestirdik. Sonrasında tabelaları takip ede ede bulduk. Tourist Information VVV  söylediklerinin aksine merkezin içinde 🙂

Tourist İnformation VVV’yi bulup gitmemiz gereken yerleri öğrendikten sonra, koyulduk yine yollara 🙂

76097_10201308609693817_716384808_n1149044_10201308610373834_618298565_n

İlk olarak merkeze geldiğimizden küçük çaplı bir merkez turu yapıyoruz. Rotterdam’ın merkezinde birçok mağaza ve kafe bulunuyor. Türk nüfusun fazla oluşundan mütevellit sanırsam; simit sarayı bile var 🙂 Küçük ve samimi bir yer.

1148944_10201308612413885_1956877032_n1146494_10201308611813870_249112912_n

Tam bir sahil kenti havası var Rotterdam’da. Çok kalabalık bir şehir olmayışı, renkli mimarisi ve rahat yaşantısıyla ruhsal anlamda bu şehirde yorulmak imkansız.

1095099_10201308613173904_997226256_n

Şehir klasik her Hollanda şehri gibi alabildiğine yeşil. Bizde bu yemyeşil alanlardan geçe geçe bir başka yeşillik cenneti Museum Park’a doğru ilerliyoruz. Vondelpark’ın Rotterdam şubesi diyebiliriz bu park için 🙂 (Ayrıca karşıdaki restorana dikkat!)

21455_10201308616893997_507851716_n

521924_10201308618734043_556438143_n1002888_10201308617614015_1915109332_n

Museum Park’a girince eminim çıkmak istemeyeceksiniz. Hele İstanbul’da yaşıyorsanız ve yeşilliğe hasret iseniz her bir karesini zihninize kazımak isteyeceksiniz; fakat çıkmak zorundasınız. Korkmayın! Bu bir uygulama olduğundan falan değil; daha gezilecek çok yer oluşundan 🙂

581725_10201308621134103_1360740564_n969813_10201308621894122_1121278516_n1094942_10201308621814120_414917459_n

Mesela Rotterdam’ı 360 derece gören Euromast 🙂 1960 yılında inşa edilen bu yapı, Rotterdam’ın önemli turistik yerlerinden biri. Bizdeki Galata kulesi gibi düşünün; ama altındaki restoran haricinde etrafının restoran dolmamış halini. Fotoğraf çekmek ve çekilmek için çok ideal bir yer. Yükseklik korkunuz el verdikçe daha da yükseklere çıkıp en tepelerden Rotterdam’ı izleyebilirsiniz 🙂

998085_10201308630054326_967779228_n1012902_10201308630574339_1829338733_n

Oradan da soluğu Rotterdam’ın bir diğer turistik yeri olan; Erasmus köprüsünde alabilirsiniz 🙂 Erasmus köprüsünün, nehrin iki yakasını birbirine bağlamak, fotoğraf çekilmek ve Nieuwe Maas nehrini doyasıya izlemenizi sağlamak gibi görevleri var 🙂

1416_10201308619694067_1815539930_n (1)1003174_10201308620454086_627682227_n

Normalde benim gezilerimde müzelerin yeri ayrıdır; fakat bu gezimde pek müze gezisi yapamadım. Arkadaşımla bir tane müzeye baktık o da kapalıydı zaten…

Kapalı diye de fotoğrafını çekmeyecek değiliz 🙂 İçini gezemesek de dışını inceledik müzenin. Rotterdam Natural History müzesi, Londra’daki The Natural History müzesinin Rotterdam şubesi olarak hizmet vermekte; ve bünyesinde birçok içi doldurulmuş hayvan ve hayvan iskeleti barındırmakta 🙂

969382_10201308608973799_1520481429_n (1)

Herşeyi söyledim ama bunlara ulaşmanız için kullanmanız gereken ulaşım araçlarından hiç söz etmedim. Rotterdam’da tramvay, tren vb. birçok ulaşım seçeneği mevcut; fakat şehri yürüyerek de gezmek mümkün 🙂 Biz sadece dönüş yolunda tramvayı kullandık. Bu arada tramvayı kullanmak isterseniz tramvaya binince bilet alabiliyorsunuz. Elinizde seyahat kartınız varsa da onu hem girişte hem de çıkışta okutmanız gerekiyor.
Bu arada unutmadan Hollanda’dan patates kızartması yemeden DÖNMEYİN!Neresinde yerseniz yiyin ama yiyin yani 🙂
Ve son olarak; Rotterdam’da Amsterdam’daki gibi tarihi yapılar beklemeyin; çünkü Naziler döneminde Rotterdam bayağı zarar görmüş ve eski tarihi yapılarını kaybetmiş. Onlarda yeni ve renkli binalar yaparak Amsterdam’dan geri kalmamak istemişler.

558517_10201308724576689_88615487_n

Keyifli bir Rotterdam turundan sonra, ertesi günkü rotamız; Enschede oldu. Enschede Hengelo’ya beş dakika uzaklıkta 🙂 Yanlış duymadınız; beş dakikada bir şehirden başka bir şehire geçebiliyorsunuz. Peki, işin ucunda ben ve arkadaşım varsak bir macera yaşanmaz mı? Mutlak ki yaşanır 🙂 Enschede’de de şöyle bir durum geldi başımıza; biz gittiğimiz sırada tren yolu çalışması olduğu için şehrin merkezine gidemeden bir durak öncesinde inmek zorunda kaldık.

559689_10201308730496837_1688327144_n

Öyle bir yere geldik ki sağa sola boş boş bakınıyoruz. Ortada sadece bir stat, bir otobüs, birkaç görevli ve bizim gibi orada dolanan kişiler var. Otobüsü görünce direkt ”Bu paralıdır gel yürüyelim!” dedim arkadaşıma. Gittik görevliye: ”Şehir merkezine nasıl gideriz?”diye sorduk. Görevli bir saat deyince ve o gün hava da acayip sıcak olunca baktık yürüyemeyeceğiz bindik otobüse.

Otobüse binerken bir baktık su dağıtıyorlar. Dedim: ”Gitti bizim 20 Euro!” (Klasik Türk mantığı) Otobüste arkadan kaçma planları yaparken; sonra bir öğrendim ki otobüs parasızmış. Tren istasyonunda çalışma olduğu için halk mağdur olmasın(!) diye bir önceki duraktan Enschede’ye gitmek isteyen kişileri otobüsle merkeze götürüyorlarmış. Bir de üstüne su veriyorlar yani! O şehir vergilerinin boşa olmadığını en ciddi şekliyle görmüş oldum. Bizde olsa…

1151002_10201308726376734_1780195418_n.jpg

Neyse trenle çıktığımız yolu otobüsle tamamlayıp vardık Enschede’ye 🙂 Enschede, minik ve sevimli bir şehir; ama turistik anlamda değerlendirilecek bir özelliğe sahip değil. Oraya zaten Hengelo’da oturanlar çok büyük ihtimal alışveriş için gidiyordur 🙂 Çünkü şehir merkezi alışveriş mağazalarıyla dolu. Ahım şahım şeyler pek yok ama bulan buluyor ki demek ki alışveriş yapıyorlar.

1150320_10201308727856771_573438910_n

Oraya dair hatırladığım tek şey; meydanında bulunan Türk lokantası. Giderseniz mutlaka uğrayın 🙂

21454_10201308729056801_528477524_n.jpg

Aynı gün son durağımız kaldığımız yer Hengelo oldu. Hengelo’da Enschede gibi kendi halinde bir yer; yemyeşil ve sakin. Ben biraz Edirne’ye benzettim Hengelo’yu. Edirne’nin fazlaca yeşillendirilmiş hali gibi düşünün 🙂

1003193_10201308731496862_545687191_n.jpg

Hengelo merkezde, birçok mağaza ve cafe bulunuyor; hatta şansımıza tam oturduğumuz cafenin önünde sokak konseri vardı ve konser muhteşemdi 🙂

1006314_10201308814458936_1105326672_n.jpg

Konseri izlerken şunu da bir kez daha anladık; Hollandalılar çok sakinler. Hareketli şarkılarda bile istiflerini bozmak yok. Peki ya biz Türkler? Hiç şüpheniz olmasın, farkımızı koyduk ortaya! 🙂

1095107_10201308739017050_1793853085_n
Kilisenin içinden bir görüntü

Ayrıca, konser sahnesinin arkasında bulunan yer; kilise. Merkezde bulunan ilgi çekici bir kilise kendisi.

Şimdi geldik, genel olarak Hollanda’ya dair en sevdiğim özelliğe.

1002151_10201308735136953_318454305_n.jpg
Hengelo Merkez

Türkiye’de saat 21:00’i gösterdiğinde biz direkt ” Akşam oldu!” deriz. Hatta 21:00’den de önce… Bu durum, her ne kadar bizim için böyle olsa da Hollanda’da aynı durum söz konusu değil. Orada saat 21:00 demek; havanın hala aydınlık olması demek.

1012424_10201308741057101_750902332_n.jpg

Yani sonuç olarak; Hollanda’yı çok beğenmesem de yeşile doymak, huzura kavuşmak ve her şeyden önemlisi bu spontane turu yapmak benim için muhteşem bir keyifti. Size de tavsiyem; yolunuz Hollanda’ya düşsün; yeşile doyun, huzura doyun ve güneş ışığına doyun.

Sevgilerimle :)))))

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir