Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi

Bugün 1480’li yıllara bir yolculuk yapalım… Her alanda günümüz teknolojisinden uzak olan, insanların hastalıklarına çareyi doğal yöntemlerle bulduğu yıllara… O dönemler Fatih Sultan Mehmed’in oğlu ve 8. Osmanlı padişahı olan Sultan II. Beyazıt bir külliye yaptırıyor. Bu külliye, darüşşifa ve tıp medresesi olarak kullanılıyor.

Hastane mimarisi dünya çapında ilk örneklerden kabul ediliyor ve Batı ancak iki yüzyıl sonra bu tarz yapıları inşa edebiliyor. Yani; o dönemler mimari anlamında Batı’dan ileride olduğumuz yıllar… Darüşşifa, günümüzde ”Sağlık Müzesi” olarak kullanılıyor. Bu yazıda hem külliyeyi tanıyacağız hem de o dönem hangi tedaviler uygulanmış onları inceleyeceğiz.

Külliye’de ilk olarak tıp medresesi bölümü ile karşılaşıyoruz. Tıp medresesinin bulunduğu yapı külliyenin en önemli bölümlerinden biri olarak geçiyor. Osmanlı medreseleri arasında önem rütbesi açısından en üst sırada olan 60’lık medreseler arasında yer alıyor. Odaları kare avlunun üç yanını çevreler ve toplamda 18 öğrenci odası ve 1 dershaneden oluşuyor. Medrese kadrosunda;

  • 1 Müderris (Profesör): Tatil günleri dahil günde 60 akçe alıyor.
  • 1 Muid (Yardımcısı): Müderrisin yardımcısı olarak görev yapıyor ve günde 7 akçe alıyor.
  • 1 Hafız-ı Kütup (Kütüphaneci): Günde 2 akçe alıyor. Medresede okutulan tıp kitapları Selimiye El Yazması Eserleri Kütüphanesinde bulunuyor.
  • 2 Hizmetli: Günde 2′ şer akçe alıyor.
  • 18 Öğrenci: Bütün ihtiyaçları karşılanıyor ve günde 2’şer akçe alıyor.

1560 yılına ait günümüze ulaşan bir belgede, öğrencilere mutfak giderleri için külliye bütçesinden o yıl için 46.000 akçe ödenek konulduğundan söz ediliyor.

16649525_10211331702904883_7071577732154855350_n.jpg

Tıp medresesinin odalarına doğru ilerlediğimizde ilk olarak bekçi odasını görüyoruz.

16938776_10211331705944959_8888729790296634245_n (1).jpg
Bekçi Odası

Bekçi Odasının ardından öğrenci odası, uygulamalı eğitim odası, müderrisler odası ile karşılaşıyoruz.

16938957_10211331706464972_7151008531031995781_n
Öğrenci Odası
16806850_10211331749266042_2016968836558473218_n.jpg
Uygulamalı Eğitim Odası
16864317_10211331749386045_3153474073593647295_n.jpg
Uygulamalı Eğitim Odası

 

16831195_10211331750146064_8382826459233994193_n.jpg
Müderrisler Odası

16864713_10211331750546074_3447953569426773742_n.jpg

Müderrisler Odasının ardından soluğu deney yapılan bölümde alıyoruz. O dönem de gelişmiş laboratuvarlar olmadığı için deneyleri burada yapıyorlar. Üzerinde çalıştıkları ilacı hayvanların üzerinde deneyerek test ediyorlar.

16831117_10211331750986085_3955471093722886123_n.jpg

Deneylerin yapıldığı bölümden dershanelere geliyoruz. Dershanenin bulunduğu bölümde omurga kemiği çıkan birine yapılan tedaviyi görüyoruz. Bu bölümü 15. yüz yılın önemli hekimlerinden biri olan Sabuncuoğlu şöyle açıklıyor:

“Vertebral kemiği kolondan tam ya da yarım olarak çıkabilir. Eğer tam çıkarsa onun ilacı yoktur. Tuvaletini tutamaz. Kemik arkaya doğru çıkmışsa ve iki kemikten biri bir yana öbürü diğer yana kaymışsa onun da ilacı yoktur. Ancak sırttan yana çıkarsa tedavisi vardır. Şöyle ki düz bir yere yumuşak bir döşek serilir, hasta yüzüstü yatırılır, koltuk altlarından ve kalçalarından geçirilen kuşaklarla alete bağlanıp hasta iki tarafa gerdilir. Böylece omurga kemiklerinin araları açılır. Doktor iki eliyle çıkık kemiği aşağıya doğru bastırıp yerine oturtur.”

16832289_10211331752546124_1636533502637190045_n.jpg
Eğitim Odası
16832287_10211331753106138_2704626877281532009_n.jpg
Kütüphane

Tıp medresesinin son bölümlerine doğru ilerliyoruz. Son bölümde eğitim odası ve kütüphane bulunuyor.

16864042_10211331753506148_619465155034187397_n.jpg

Medresenin ardından darüşşifa bölümüne geçiyoruz. Burası üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde poliklinikler, özel diyet mutfağı ve personel odaları bulunuyor. İkinci bölümde ilaç deposu ve üst düzey personel odası; üçüncü bölümde ise 6 kişilik ve 4 yazlık yatak odası ile bir musiki sahnesi bulunuyor. Darüşşifa bölümü, 1993 yılında Trakya Üniversitesi bünyesinde Sağlık Müzesine dönüştürülmeye başlanıyor.

16681714_10211331753986160_6511208295975811316_n.jpg
Çamaşırhane
16938586_10211331754426171_8493645695801162019_n.jpg
Mutfak
16681999_10211331754546174_4038280711734593958_n.jpg
Kiler

Darüşşifa’da Sultan II. Beyazıd ve külliye ile ilgili odalar bulunuyor. Bu odaların duvarlarında Sultan II. Beyazıd ve külliye hakkında birçok bilgi yer alıyor.

16938520_10211331755186190_8889858922785115795_n.jpg

16649576_10211331755586200_963830595778500169_n

Ardından Darüşşifa sağlık görevlileri ve Darüşşifa idari personellerin bulunduğu bölüme geçiyoruz.

16683839_10211331755986210_1126745935566566456_n
Darüşşifa Sağlık Görevlileri
16830908_10211331756306218_4549794023192741189_n
Darüşşifa İdari Personelleri

16832267_10211331757346244_1146063194501106318_n.jpg

Üst düzey personel odalarının ardından ilaç hazırlama yöntemlerini inceleyebileceğimiz bölüme sıra geliyor. Burada ilaç yapımı hakkında verilen bir bilgi çarpıyor gözüme. Verilen bilgi şu şekilde: ”Osmanlı hekimleri ilaç yapımında, antik uygarlıklardan İslam tıbbına mal olmuş yöntemleri kullanırdı. Mineraller toz haline getirilip suda bekletilerek temizlenirdi. Tıbbi bitkilerin ve bazı meyvelerin suyu sıkılır, yağları çıkarılıyormuş. Bazı maddeler kaynatılarak belli miktara kadar uçurulur, bazılarının ise köpüğü alınarak kullanılırdı. Sıcak külde pişirme, drogları* bir kap içinde ateşe gömerek kavurma sık başvurulan yöntemlerdi. Yakarak kömürleştirme, kireçleştirme ve kül haline getirme daha çok anorganik maddeler ve hayvansal droglara uygulanıyordu. Drogların bir kısmı Mısır ve Sakız’dan getirtilirdi. Bazı drogların yaprakları gölgede kurutulup saklanırdı. İnfüzyon (kuru çiçek ve yapraklar üzerine kaynamış su dökülüp bekletilmesi) ve dekoksiyon (kök ve kabukların kaynatılıp süzülmesi) yöntemleriyle bitkisel drogların içerdiği cevherler içilebilir hale getirilirdi. Bazı droglar damıtma (distilasyon) yöntemiyle saflaştırılırdı. Bunun için yapılmış çeşitli imbikler vardı. Gülyağı ve gülsuyu imbikten damıtma yöntemiyle elde edilirdi.”

*Drog: Hayvan ve bitkilerden kurutularak veya özel metotlarla toplanarak elde edilen, eczacılık  ve kısmen sanayide kullanılan ham veya yarı ham madde.

16831998_10211331758506273_8727371224702361070_n.jpg
Şuruphane

İlaç hazırlama ve şuruphane bölümünden sonra külliyenin ana bölümüne giriyoruz. Ana bölümde göz hastalıkları, diş hastalıkları, ağır akıl hastalıkları ve cerrahi gibi bölümler bulunuyor.

16830654_10211331758906283_3633910731603268511_n.jpg

Bu bölümde en ilgi çeken detaylardan biri; müzikle akıl hastalıklarının tedavi edilmesi… Farabi müziğin insan üzerindeki etkilerini makamlar üzerinden şöyle açıklıyor:

Rast makamı: Neşe ve huzur duygusu verir.

Rehâvi Makamı: Sonsuzluk düşüncesi verir.

Kûcek Makamı: Hüzün, elem, keder duygusu verir.

Büzürg Makamı: Korku duygusu uyandırır.

İsfahan Makamı: Gücen duygusu verir.

Uşşak Makamı: Gülme isteği uyandırır.

Zirgüle Makamı: Uyku getirir.

Saba Makamı: Cesaret ve kuvvet verir.

Bûselik Makamı: Güç ve kuvvet duygusu uyandırır.

Hüseyni Makamı: Sakinlik ve rahatlık verir.

Hicaz Makamı: Alçak gönüllülük verir.

16831169_10211332071954109_7443746907980909674_n.jpg
Soldan Sağa: Neyzen-Zurnazen-Çengi-Hanende-Defzen-Hanende (En arka)-Santuri (En önde)-Kabak Kemane-Mıskal-Rebabi
16831995_10211332072194115_6869631965451082011_n.jpg
Akıl Hastaları Bölümü
16864314_10211331759506298_7307888018486857432_n.jpg
Diş Hastalıkları
16730632_10211332072634126_8400447130734012913_n.jpg
Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi / Erkeklerde Göğüs Küçültme Ameliyatı

Osmanlıca cerrahnamelerde; erkeklerde göğüslerin aşırı büyümesi, fazla parmak, bitişik parmak, gevşek-düşük göz kapağı, göz kapağı kısalığı ve göz kapağını kesip dikme ameliyatları gibi estetik cerrahi vakalar da yer alıyor. Ayrıca düşük göz kapağında ve dudak yarığında dağlama ile tedavi şöyle açıklanmaktadır: ”Gözün kapakları gevşese yani uzasa, göz kapaklarının üzerine bir dağ vurasın veya her kaşın üzerine, derinin üçte biri yanıncaya kadar kaş uzunluğunda iki dağ edesin.”

Ayrıca erkeklerde göğüs küçültme ameliyatları da şöyle açıklanmaktadır: ” Bazı er kişilerin göğüsleri etli ve şişkin olur, her kim görse iğrenir. Onu uzunlamasına hilal biçiminde kesip derisini yüzesin, içindeki yağı çıkarasın, içine et bitirici devalar koyasın ve iki yakasına birleştirip dikesin. İyileşinceye kadar ilaç edesin. Er kişinin göğsü uzayıp aşağıya sarkarsa, hilal şeklinde iki defa enine kesesin, arasındaki deriyi yüzüp içindeki yağı çıkardıktan sonra iki yakasını birleştirip dikesin ve ilaç süresin iyileşe. Eğer yağın tamamını çıkaramayacak olursan, eski pamuğa yiyici (kostik) merhemlere bulayıp kesinin içine sokasın, kalan yağı yiyip bitire sonra ilaç süresin.”

16864683_10211332073154139_546802580304601937_n.jpg
Kadın Hastalıkları ve Doğum

16807230_10211332074154164_8692356571560651860_n.jpg

Müzeyi gezerken Cerrahe Küpeli Saliha Hatun’un hayat hikayesine denk geliyoruz. Küpeli Saliha Hatun’un cerrahlığı eşi Deniz bin Gazi’den öğrendiği ve 1620 yılında eşini kaybettikten sonra tek başına cerrahlık yaptığı düşünülüyor.

Saliah Hatun’a ait 21 rıza senedinin çoğu kasık fıtığı ameliyatları hakkında ve hastalarının tamamı; Rumeli’den, İstanbul’un değişik mahallelerinden, Sakız Adası, Bursa-İnegöl, Trabzon-Talip Köyü, Beyşehri-Tauna köyü, Arapgir kasabası ve Erzurum’dan gelen erkekler.

Saliha Hatun ameliyatlarının çoğunu 1622-1624 yılları arasında yapıyor. Ameliyat ücreti ise 300 akçe ile 3.000 akçe arasında değişiyor. Yüksek ameliyat ücretlerini acil vakalardan aldığı ve acil hastaları arasında Mehmed Beşe ile Ali Beşe adlarında iki yeniçeri bulunduğu söyleniyor.

16864537_10211332074634176_4713934346317086547_n.jpg

Saliha Hatun’un hikayesinden sonra Edirne’nin tıp tarihindeki önemini öğreneceğimiz bölüme ilerliyoruz. Edirne, çiçek hastalığına karşı geliştirilen ilk doğal bağışıklama yöntemini Avrupa’ya duyurmuş ve modern çiçek aşısının keşfine katkıda bulunmuştur.

16831925_10211332075514198_7437879720019860496_n.jpg

16864325_10211332076114213_6152657987088800332_n.jpg
Edirne’de Gülcülük

16832202_10211332076514223_8769917714418538993_n.jpg

Son olarak Osmanlı Tıbbında Tiryak bölümünden bahsetmek istiyorum. Tiryak’ın önemi şu şekilde belirtiliyor: ”Osmanlı tıbbında ”tiryâk-ı faruk / tiryâk-ı ekber” adlarıyla anılan ve Andromachus’un terkibine (bileşimine) göre hazırlanmış olan Venedik tiryakı tercih edilirdi. Bu tiryak hem ithal edilir hem de Osmanlı hekimleri tarafından yapılırdı. Farklı bileşimleri olan tiryâk- erbaa ile tiryâk berşaise de zehirlenmeler ile yılan, zehirli böcek sokmalarına karşı kullanılır, bağışıklığı arttırdıkları düşünülürdü.”

16830931_10211332073394145_5492095274672084658_n.jpg

Size bu değerli müzeden kesitler sunmaya çalıştım… Umarım beğenmişsinizdir. Edirne’ye gittiğiniz de bu müzeyi ziyaret etmelisiniz. O atmosferi hissedince burada okuduklarınızın bile yetmediğini düşüneceksiniz. Gittikten sonra yorumlarınızı bekliyorum. Sevgilerimle… 🙂

NOT: Aşağıdaki haritada külliyenin konumu görünüyor. Edirne merkeze uzak değil. Kendi arabanızla rahatlıkla gidebilirsiniz.Yaklaşık 11 dakika sürüyor.1-1-1-google-yol-tarifi.jpg

Ziyaret Saatleri: 09:00-17:30 / Hergün

Giriş Ücreti: 5 TL

One Comment on “Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi”

  1. Geri bildirim: Edirne Gezi Rehberi |

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir