Fransız mutfağı, dünyanın en önemli mutfaklarından biridir. Özellikle şarap ve peynirleriyle nam salmıştır. Gastronomi alanına birçok terim kazandırmış ve dünyaca ünlü şefler yetiştirmiştir. Bu açılardan bakıldığında gerçekten Fransız mutfağı değerli mutfaklardan biridir.
Fransız mutfağı ile benim ilişkime gelirsek; aynı güzel sözleri söylemeye devam edemeyeceğim. Açıkçası Fransız Mutfağı bana pek uygun değil. O yüzden Fransız mutfağından çok mutlu ayrılmadım. Yemeklerinin Türklerin damak tatlarına zıt olduğunu söyleyebilirim. Etleri pişirme tarzlarından tutun da meze anlayışlarına kadar bizden çok farklılar. Sadece tatlılarının hakkını yiyemem. Ama gerisi pek olmadı benim için… Şimdi beraber Fransız mutfağını inceleyelim, Bakalım bana hak verecek misiniz?
Soğan Çorbası: Fransız mutfağının en meşhur yemeklerinden biri soğan çorbasıdır. Soğan, tereyağı, kekik, un, baget ekmek ve kaşar ile yapılan çorbaya istenirse kırmızı şarap da koyulabilir. Tadı nasıldı derseniz; açıkçası pek lezzetli olduğunu düşünmüyorum. Üzerindeki kaşardan sonra soğanların olduğu bölüme geldiğinizde daha fazla yiyemeyeceğinizi anlayıp bırakıyorsunuz.
Salyangoz: Hem restoran menülerinde hem de marketlerinde sıkça salyangoz yer alıyor. Açıkçası denemek istemedim. O yüzden tadı hakkında bir fikrim yok. Bence sizde denemek istemeyin.
Kruvasan: Fransız mutfağında sevdiğim tek yiyecek kruvasan oldu. Bizdeki puf böreğine benzer bir tadı var. Gerçekten çok lezzetli.
Şaraplar: Fransızlar şarapları dünyaca meşhurdur. O yüzden şaraplarını tatmamak olmazdı. Fruits and Wine by Moncigale şarabının frambuazlı olanını içmiştim. Fena değildi.
Cafeler
Castel Cafe: Cafe, Eyfel’e yakın, elit bir mekandı. Garsonları çok güler yüzlü ve yardımseverdi ama Fransız mutfağı kısmına geçince anladım ki benlik bir yer değil. Bunun cafe ile bir ilgisi yok. Söz konusu olan tamamen Fransız mutfağı… Soğan çorbasını ilk orada denedim ardından da bir et yemeği yedim. Genelde Türkiye’de etler normal pişirilir. Ne çoktur ne de az… Bunu Paris’te talep edince pek olmadı. ”Hayvanı canlı canlı kesip getirin!” demişim gibi tam pişmemiş bir et geldi. O yüzden et söylerken mutlaka çok pişmiş deyin. Çünkü genel olarak Fransızlarda et pişirme usulü böyle oluyor. Yanına pilav ve meze getirmişlerdi ama getirdikleri pilav da mezeler de kötüydü. Bu arada cafenin fiyatları çok uygun değil ama gelen porsiyonlar büyük olduğu için bir porsiyon alıp iki kişi doyabilirsiniz. Fiyat açısından da şunu diyeyim; bir soğan çorbası yaklaşık 36 TL! (Euro’yu düz 4 olarak baz alırsak)
Pizza Pino: Champs-élysées caddesinde gittiğim ikinci İtalyan restoranı idi. Pizza Pino’da tavsiye edebileceğim bir İtalyan restoranı. Fransız mutfağını sevmezseniz sığınacağınız liman…
Cafe di Roma: Fransız mutfağı ile anlaşamayan her Türk İtalyan mutfağına doğru yönelir. Çünkü Türkiye’de de pizza ve makarna gibi yiyecekleri yeriz ve İtalyan mutfağı lezzetlidir. Paris’te gittiğim ilk İtalyan restoranı Cafe di Roma idi. Cafe, Champs-élysées’de bulunuyor. Tavsiye ederim.
Haagen-Dazs: Champs-élysées’ de bulunan bu tatlıcı da Belgian Waffle Dream’i denemenizi tavsiye ederim. Muhteşem bir lezzet…
Ek olarak: Notre Dame Katedrali’nin yakınlarında krep yapan yerler bulunuyor. Orada nutellalı krep yemelisiniz.
L’Imperial cafe: Bu cafeye kahvaltı için gitmiştim. Kahvaltı anlamında belki spesifik bir şeyler bulunur diye umdum ama maalesef umduğumu bulamadım. Spesifik bir şeyler bulamayınca omlet yiyelim dedim ama onun da tadını beğenmedim. İçerisinde tatlı bir peynir var gibiydi, kesinlikle damak tadıma uymuyordu.
Son olarak Fransız mutfağını ekşi sözlükteki bir arkadaşın yorumuyla noktalamak istiyorum. Çünkü Fransız mutfağını en iyi o özetliyor: ”Zavallı Fransız halkının bulup buluşturduğu böcek, kurbağa ve envai çeşit mahluku sağdan soldan buldukları salak otlarla lezzetlendirme girişimleri. Sonunda kendilerini şaraba vurmuşlardır.” Ağzına sağlık Anakha! (https://eksisozluk.com/fransiz-mutfagi–368110)
yanlız çok iştah açıcı bir yazı 🙂