Paris Gezi Rehberi- Paris’te Gezilecek Yerler

Paris, turizm anlamında Avrupa’nın en değerli şehirlerinden biridir. Her sene Fransa’nın en çok turist çeken ülke olmasında Paris’in payını düşünürsek, bu düşüncenin haklılığı da bir kez daha kanıtlanmış olur. Paris, kültür ve sanat anlamında size çok şey vaat eder. Bir yeri gezerken başka yerde aklınız kalır. Eserlerin arasında dolaşırken daha da fazlasına ulaşmak istersiniz. O yüzden yanlış bilinen şu gerçeği düzeltmek gerek; Paris aşk şehri değil kültür ve sanat şehridir. İnsanların algılarını etkilemek için ortaya atılmış aşk yalanına uymayın.

Ben Paris seyahatimi 5 güne sığdırmak zorunda kaldım. 5 gün Paris için kesinlikle az bir süre diyebilirim. Bu şehirde en az 1 hafta kalmak gerekiyor. Eğer benim gibi 5 güne sığdırmak zorunda kalırsanız da  gidebileceğiniz yerleri şöyle sıralayabilirim;

Eiffel Tower: Bunu dememe gerek bile olmadığını biliyorum ama bazı noktalara dikkat çekmek istedim. Öncelikle sıra beklemeden girebilmek için http://www.toureiffel.paris/en/preparing-your-visit/buying-your-tickets.html adresinden bilet almanız gerekiyor. Ben aldığımda 2. kata ve saat 23:00’e yer bulabildim. Bilet alımında ciddi bir yoğunluk söz konusu diyebilirim. En üst kata çıkmak istiyorsanız ya çok erkenden bilet alın ya da acentelerden bilet alın. Acentelerin daha pahalı olacağı gerçeğinin de göz önünde bulundurulması gerekiyor.
(Metro durağı : Tour Eiffel C hattı)

Louvre Müzesi: Meşhur Mona Lisa tablosu ile duyulsa da o tablo kadar değerli birçok eserin bulunduğu Louvre müzesini kesinlikle ziyaret edin. Müzeyi hakkıyla gezmek saatlerinizi alabilir. Benim zamanım kısıtlı diye üstün körü gezdim , ona rağmen birkaç saatimi aldı. Artık siz hesap edin. Sadece müzede bulunan eserler değil müzenin iç tasarımı da gerçekten muhteşemdi.

Bilet alma işleminden de bahsetmek isterim. Bu işlemi internet sitesinden halletmeniz mümkün.  Müzenin internet sitesinden Musée du Louvre seçeneğine tıklayıp, kredi kartınızla bilet alabilirsiniz. Bilet 17 Euro. Eğer AB ülkelerinden birinde öğrenci değilseniz öğrenci bileti geçerli değil.

(Metro durağı : Palais Royal Musee du Louvre 1. hat )

Notre Dame Kathedrali: Buraya gelmeden 1 saat önce bir şeyler yeyip içmenizi öneririm. Neden mi? O kadar merdiven inip çıkınca nedenini anlarsınız 🙂 Turistik bir yer olduğu için önünde çok bir sıra oluyor ve grup grup aldıkları için bekleme süreniz biraz fazla olabiliyor.
Katedrale girince dediğim meşhur merdivenleri çıkıyorsunuz ama inanın bana değer. O kadar gitmişsiniz bir de Notre Dame’nin tepesinden bakın güzelim Paris’e derim.
(Metro Durağı: St-Michel-Notre-Dame B ya da C hattı farketmez)
Lover’s Bridge: Bir inanışa göre, sevgililer kilitlerin üzerine adlarını yazıp bu köprüye asar, anahtarı da denize atarlarsa aşklarını sonsuza kadar kilitlemiş olurlarmış. Sizin de bir sevdiğiniz varsa, aşkınızı kilitleyip Seine nehrinin sularına mı atmak isterseniz bu köprüye uğrayın; fakat benim naçizane tavsiyem, böyle şeylere inanmamanız. Ortada kilitlenmeye değer bir aşk varsa zaten onun hurafeye ihtiyacı yoktur 🙂 Ek olarak, fotoğraf çektirmek için çok iyi bir manzarası var. Kilit asacak olmasanız da bir fotoğraf çekilmelisiniz.
NOT: En son duyumlarıma göre, köprüye aşırı yükleme olduğu için kilitleri çıkarmışlar. Takmak yasaklanmış da olabilir.
Montmarte tepesi : Montmarte tepesi, Paris’in güzelliklerini doya doya izleyebileceğiniz turistik yerlerden biridir. Aynı zamanda Sacre Coeur bazilikası da bu tepede yer alıyor. Bu tepeye çıkıp hem Paris’i izleyebilir hem de Sacre Coeur bazilikasını ziyaret edebilirsiniz. Bu tepedeki ressamlara da resimlerini çizdirebilirsiniz.
(Metro durağı : Anvers 2. hat. Anvers’den sonra ister yürüyerek ister finiküler ile tepeye çıkabilirsiniz.)
Sacre Coeur Bazilikası:  1875 yılında başlayan inşaatı 1914 yılında biten bazilika, Paris’in en yüksek rakımlı tepesinde bulunuyor. Bazilika, sabah
6:30’da açılıyor akşam ise 10:30’da kapanıyor.
Orsay Müzesi : Orsay için Paris’in en değerli müzelerinden biri diyebiliriz. Önceden eski bir tren garı olan müze binasının yapımına 1898 yılında başlanıyor. İçerisinde 1848 – 1915 yıllarına ait çok değerli tablolar ve heykeller bulunuyor. Müzeye giriş bileti 12 Euro. Perşembe günleri hariç diğer günler 16:30’dan itibaren ise 9 Euro’ya düşüyor. Salı günleri ise 18:00’den sonra 9 Euro oluyor. Her ayın ilk pazar günü ise ücretsiz.
(Metro Durağı: Solférino durağı 12. Hat)
Versay Sarayı : Versay Sarayı için ”Turistik yer merkeze yakındır!” diye düşündüm ama değilmiş. Merkezden uzakta kalıyor. Metrodan inince de biraz yürümeniz gerekiyor. İlk başta bulamayınca ”Saray saray” diye sordum; fakat orası ”şato” diye geçiyormuş. Orada yolu bulamazsanız ”şato” diye sorun 🙂 Saray deyince anlamayan insanlara şato deyince ”Şato aaa onu diyorsun!” diyorlar. Saraya gelince dış güzelliğinden mi iç güzelliğinden mi başlasam bilemedim. En iyisi içten dışa…
Sarayın her bölümü farklı döşenmiş ve hepsinde de tahmin edersiniz ki olağanüstü bir emek var. Resmen gördüğünüz her yerin kare kare fotoğrafını çekesiniz geliyor , o kadar görkemli. Bu insanlar nasıl bir ihtişam içinde yaşamış diyorsunuz…
Bahçesi ise alabildiğine geniş. O görkeme yakışır bir bahçe ve saraydan bile harika görünüyor. Bir an önce gidip görmek için can atıyorsunuz.
(Metro Durağı: Buraya geçmek için tren hattı RER kullanılıyordu. Zaten Chateau de Versailles yazıyor :))
Champs-élysées ve Arc de Triomphe de I’étoile : Champs-élysées’i , Bağdat caddesinin iki katı  gibi bir cadde olarak düşünebilirsiniz. Caddenin başından sonuna kadar alışveriş mağazaları ve restoranlar bulunuyor. Şunu eklemeliyim, popüler her cadde gibi bu caddede de fiyatlar diğer yerlere göre daha yüksek. Zaten Euro’nun artışıyla o ucuz kıyafetlerin , makyaj malzemelerinin alındığı günleri unutun. Bence Paris’te yaşayan biri için bile Paris çok ucuz değil.
(Metro Durağı : Kendisine ait bir metro durağı var ama Roosevelt durağında inerseniz daha yakın oluyor.)
Champs-élysées caddesinin sonu Zafer Takı(Arc de Triomphe de I’étoile)’na çıkıyor. 18 Şubat 1806 tarihinde Napolyon tarafından inşa edilmesi istenen Zafer Takının 1810’lu yıllarda yapımına ara veriliyor. Sonrasında 1832 yılında inşaatına devam ediliyor ve 1836 yılında bitiriliyor. Özellikle gün batımında orada olmanızı tavsiye ederim. Harika bir manzara oluşuyor. Bir de fotoğraf çektirmek için sıra bekliyorsunuz, onu da ekleyeyim 🙂
(Metro Durağı: Charles de Gaulle-étoile durağında inebilirsiniz.)
Disneyland : Rüyalar şehri diye bir yer varsa orası kesinlikle Disneyland… Sadece çocuklar için değil , büyükler için de böyle. Orada gezerken sanki rüyadaydım ve hayaller ülkesinde geziniyordum… Öyle hissettim kendimi… Rengarenk , aşırı eğlenceli. Hiç çıkmak istemiyorsunuz. O yüzden oraya ne kadar erken giderseniz o kadar iyi. Geç gidince tam olarak doyamıyorsunuz. Bir de her eğlence bölümünün önünde çok sıra var. O da ciddi bir zaman kaybı yaşatıyor.
Disneyland’da asansörü ve Walt Disney stüdyolarını gezdiren treni tavsiye ederim. Bu arada giriş de 90 Euro.
(Metro Durağı: Size yakın olan bir duraktan RER trenlerine aktarma yapıp A hattına binmeniz gerekiyor.)
Concorde Meydanı  : Concorde meydanı Paris’in turistik yerlerinden biri. Fransa’nın en büyük ikinci meydanı olma özelliği taşıyor. Bu meydanda Luksor Dikilitaşı bulunuyor. 3300 yıllık dikilitaş , Mısır’dan getiriliyor. Ayrıca bu meydanın kötü bir özelliği de var. Bu meydan da birçok kişi idam ediliyor.
Günümüzde ise keyifli zaman geçirebileceğiniz güzel restoranların ve mağazaların bulunduğu bir meydan olma niteliği taşıyor.
(Metro Durağı: Concorde 1. Hat)
Moulin Rouge: Burası mevzu bahis olunca aklıma ”Lady Marmelade” şarkısı geliyor 🙂 Ambiyans muhteşem. Moulin Rouge’nin bulunduğu yer biraz oranın Aksaray’ı modunda olsa da Moulin Rouge tek başına orayı kurtarıyor. Ben içeri girmedim. Çünkü yine erken rezervasyon engeline takıldım. Saat 23:00’e yer kalmıştı ve 120 Euro idi. O kadar para vermek istemedim. Sadece önünde şu fotoğrafı çekilmekle yetindim 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir