Kapadokya Turum

Benim sanırsam normal seyrinde , planlı bir seyahatim olmayacak. Hepsi aniden verilen kararlarla gerçekleşecek. Nereden mi vardım bu kanılara? Tabi ki Kapadokya seyahatimden 🙂  Arkadaşım okulun düzenlediği Kapadokya turuna gidecekmiş. Sonra gitmekten vazgeçmiş ve beni aradı. ”Ne dersin, gitmeyi düşünür müsün?” diye sorunca, başta bir emin olamadım. Sonra konu seyahat olunca hayır diyemeyeceğimi anladım ve kabul ettim. Peki, pişman oldum mu? Asla! 🙂

Detaylara gelecek olursak; okul turu olduğu için turum 200 TL’ye mal oldu. Yanlış duymadınız tam tamına 200 TL. Hatta kaldığımız otelde Hilton desem ”Yok artık!” diyebilirsiniz 🙂 Ama gerçek bu…

Gezimiz 3 gün sürdü; fakat o kadar keyif aldım ki bana 3 saat gibi geldi. O kadar çabuk geçti… Elimden geldiğince gezdim. Şimdi de bu gezimi sizinle gün gün paylaşmak istiyorum…

1.Gün

İlk ziyaret noktamız Hacı Bektaş Veli müzesi oldu.Müzeye ilk girişinizde iki tane avlu ile karşılaşıyorsunuz. Bu avlulardan biri ; Nadar diğeri ise Dergah avlusu.

Müzedeki en ilginç detaylardan biri; iç içe geçmiş iki üçgen içerisindeki gül motifi. Bu üçgenlerin çevresinden ise bir çember var. Söylenilene göre; “Gülün evrenin şifresi olan sevgiyi, yukarı bakan ucun ateşi yani yanlışı, aşağı bakan ucun suyu yani doğruyu temsil ettiği; hayatın doğru ve yanlışların çatışmasından ibaret olduğu” anlatılıyor.

Şimdi Mihman evine doğru ilerliyoruz. Burada kapılar normal bir kapıya göre daha alçak yapılıyor ve başınızı eğerek içeri giriyorsunuz. Bu kapıların bu şekilde yapılmasının ana nedeni ; saygı. Mihman evinde dergaha gelen misafirler ağırlanırmış.
   

 Müzede ilerlemeye devam ediyoruz. Şimdi de tütün kesesi, kahve kutusu, sigara ağızlığı vb. şeylerin sergilendiği bölüm var.

Gelelim meydan evine. Dergahın en önemli bölümlerinden birisi. Kitabesinden anlaşıldığı üzere , M.1367 de ( 1.Murat döneminde) Ahi soyuna mensup Murat bey tarafından yaptırılmış. İç bölümlerde on iki imamları imamları temsil eden postlar , Hacı Bektaş Veli ile Balım Sultan portreleri ve diğer Bektaşi önderlerine ait resimler , Taht-ı Bektaşi , Dedebaba , Baba ve dervişlerine ait siyah beyaz fotoğraflar , mühürler , taçlar , dokuma örnekleri , şamdanlar , kandiller , müzik aletleri ve diğer eserler sergileniyor.

Kudüm: ”Zahme” adı verilen yumuşak ahşap sopalarla çalınan deri göveli müzik aleti. Farklı büyüklükteki gövdeler değişik tını elde etmek için kullanılıyor.

Derviş eşya ve giysileri
Aş evi baba odası : Aş Evi Babası’nın günlük oturma odası olarak kullandığı bölüm. Aş Evi Babası , aynı zamanda mutfak çalışmalarını buradan izler ve o gün çıkacak yemeklere karar verirmiş. Dergaha ait olan arazilerde ekim-dikim işleri , bağcılık , sebze meyve yetiştiriciliği gibi tarımsal işler de Aş Evi Babası gözetiminde ve denetiminde yapılırmış. Aş Evi’nden dergahta yaşayan dervişler , dergaha gelen misafirler ve yoksullar yararlanırmış.
Bu bölümde de Hacı Bektaş Veli’nin mezarı bulunuyor.

Şimdi Hacı Bektaş arkeoloji ve etnografya müzesine geçiyoruz. Hacı Bektaş Veli müzesine yürüme mesafesinde. Kalkolitik, Orta ve Genç Tunç Çağları , Demir çağı , Frig Dönemi gibi dönemlerdeki ve bazı uygarlıklardaki eşyaların sergilendiği bir müze.
Roma Dönemi Şehir Sikkeleri

Kahve Kültürü
Bakır Eşyalar
Hamam Takımı ve Kadın Eşyaları
Hacı Bektaş Taşı Oniks

Bu güzel müzemizin ardından hızımızı hiç kaybetmiyoruz ve Atatürk müzesine doğru yola çıkıyoruz. Bu üç müzede birbirine yürüme mesafesinde. Aynı zamanda bu müzelere geçerken yürüdüğünüz sokaklarda bir çok hediyelik eşya satan dükkan görebilirsiniz.

Atatürk Evi’nin dış görünüşü. Bu eve Atatürk evi denilmesinin nedeni, Atatürk’ün Nevşehir ziyareti sırasında bu evde kalmış olması.

Belgelerle Atatürk Bölümünden bir kare
Burası da Atatürk’ün kaldığı oda.

Burası da baş oda olarak geçiyor.

Atatürk Evi’nden Çilehane’ye yani nam-ı değer Delikli Taş’a geçiyoruz . Nevşehir’de bu kısım çok ilgimi çekti.

Bir inanışa göre ; günahsız olan kişiler bu delikten rahatlıkla geçerlermiş. Günahı olan kişiler ise zayıf bile olsalar geçemezlermiş. Sen geçebildin mi derseniz; bir kısmında rahat geçebilirken bir kısmında arkadaş desteği aldım 🙂
Gitmişken kayalıkların üzerinde böyle bir pozda verin 🙂
Müzeleri gezdikten sonra şimdi de bir halı molası verelim diyorum. Ne dersiniz? 🙂 Kapadokya gezimizde Avanos Halı’nın da konuğuyduk. Bize halı yapımı aşamalarını ,halıların özelliklerini anlattılar. Halı modellerini gösterdiler. Son olarak da mantı sürprizi yaptılar 🙂
Müzelerimizi gezdik , halıları inceledik şimdi de Kapadokya’nın vaat ettiği görsel şölene katılalım. İlk durak; Salkım tepesi.
Erciyes Dağı
Şimdi Kapadokya’da olduğumuzu daha içten hissettirecek bir kaleye gidelim. Uç hisar kalesine 🙂
 Bu fotoğraflarda da kalenin dışında bulunan diğer yapılar ve kalenin kendisi bulunuyor. Sonrasında kalenin içine doğru ilerliyorum.
Kaleye giriş ücretli; fakat cüzi bir rakam. Kapadokya’ya kadar gelip burayı ziyaret etmeden dönmek olmaz.
 Şimdi gelelim Paşabağı’na 🙂 Kapadokya’da nereye gidersem gideyim her yerin aynı olduğunu düşündüm.Her yerde sanki aynı taşlar aynı şekiller , gittiğim farklı yerlerin hiç bir farkı yok gibi. Ama kendine göre var işte 🙂 Mesela Paşabağı’nda Simon Kilisesi var.
Paşabağı’ndan sonra otele geçme vakti… Başta da bahsettiğim gibi Hilton otelinde kaldık. Otel çok iyiydi. Özellikle yatakları inanılmaz konforluydu. Açık büfesine gelince; tatlı ve meze konusunda biraz zayıf olsa da diğer yemekler gayet doyurucu idi.
Yemekten sonra faaliyet alanlarına geçtik. Hilton’ da isterseniz ücretsiz olarak fitness center’da; isterseniz 25 TL karşılığında hamam , sauna ve kapalı havuzdan faydalanabilirsiniz. Ben kapalı havuz , sauna ve hamam seçeneğini tercih ettim 🙂 Havuz küçüktü ama yine de eğlenceli bir akşam geçirdik.

2.Gün
   
Kahvaltının ardından tekrar yola koyulduk… İlk durağımız ; Hayaller Vadisi. Vadi de ; oluşmuş şekilleri inceleyip onları hayali olarak bir şeylere benzetiyorsunuz. Daha doğrusu onlar bir şekle benziyor ve bizde tahmin ediyoruz 🙂 Tabi bazı şekiller için bu oysa bende Angelina Jolie’yim desem de vadi adını bu özelliğinden alıyor.

Mesela bu bir deve.
Bu fotoğrafı sizin hayal gücünüze bırakıyorum.
Şimdi birlikte 2000’li yılların başına gideceğimiz bir zaman tüneline girelim. Hatırlar mısınız bir dönem ortalığı kasıp kavuran bir dizi vardı; Asmalı Konak. Bahar ile Seymen’in tutkulu aşkı, entrikalar… Her şey vardı dizide…Dizinin yayınlandığı gün sokaklar bomboş oluyordu. O derece seyircisini yakalamıştı. Hatta filmi bile çekilmişti. Bu kadar sevilen bir dizinin çekildiği köşkü görmek de Kapadokya turunun olmazsa olmazlarındandı. İkinci köşkü gezebiliyorsunuz ama olsun. Beklentileri en üst seviyede tutmadan gezebilirsiniz. Bu arada giriş 3 TL.
Asmalı Konak ile maziye döndükten sonra hızımızı hiç kaybetmeyip Soğanlı vadisi’ne doğru yol alıyoruz. Soğanlı vadisi Kayseri ile sınırları içerisinde bir yer 🙂 Bu bölgenin halkı geçimini genel olarak yaptıkları oyuncak bebeklerden sağlıyormuş ve bu oyuncak bebekler dünyaya pazarlanıyormuş.
Şimdi başlayalım vadimizde seyahate… Burada gezeceğiniz her yer fotoğraf için özel olarak inşa edilmiş sanki:) Hem fotojenik hem de tarihi anlamda değerli yerler… İçerisinde geçmişten günümüze gelen birçok kilise bulunuyor.

Az önce de dediğim gibi burada bir çok kilise var. Bunlardan biri ; Karabaş Kilisesi.Kilise Roma döneminin karakteristik özelliklerini taşıyormuş ve VI. yüzyılda inşa edilmiş. Peygamber İsa’nın doğum vaftizi , havlu ile kurulanması , dini mücadeleleri , çarmıha gerilişi , Bizans ve Türk ( Selçuk) motifleri kilisenin iç kısımlarını süslüyor.
Şimdi yolun karşı tarafına geçiyoruz… Uzun bir yol bizi bekliyor 🙂
Bu yollardan geçerek Domed ve Hidden Kiliselerine ulaşacağız 🙂
Domed Kilisesi
Yerin üstünde yeterince gezdiğimize göre artık yerin altını gezmeye başlayabiliriz. Sıra Kaymaklı yer altı şehrinde… Benim gibi kapalı alan fobiniz varsa pek tavsiye etmem. Çünkü boru şeklinde olan taşların içinden yürüye yürüye yerin en dibine iniyorsunuz. Sanki hiç çıkamayacakmışsınız , bir yere sıkışıp kalmışsınız hissi bile verebilir. ( Bana fobimden dolayı ara ara verdi çünkü 🙂 Ama sizde fobi yoksa sıkıntı da yok.
Yer altında çok fazla kaldık , bence bize yetti 🙂 Şimdi bir şeyler içme vakti! Kapadokya’ya gidince herkes sözleşmiş gibi size mutlaka ”Şarabını tatmalısın. Çok güzel!” demişti. Bizde bu kadar övülünce şarabını tadalım dedik ve Kocabağ şarap evine gittik. Alkolle pek aram olmadığından başta açıkçası pek tatmak istemedim ama o kadar şarap tadılmaya gidilmiş bir şarap tatmadan da olmazdı 🙂
 Şarap tadımından sonra otele dönme vakti 🙂 Bu arada balon turu yapmak isteyen olursa söyleyeyim en az 240 TL ‘yi gözden çıkarsın! Bir kaç arkadaş balon turu yapmayı çok istedik ama neredeyse tur fiyatına geldiği hatta geçtiği için yapamadık 🙁 Aranızda yapan varsa tecrübesini benimle paylaşırsa sevinirim.
Balona binemedik diye asma köprüden vazgeçmedik ya 🙂 Balona binemiyorsanız Avanos’un asma köprüsü var , grup halinde gelin , çılgın arkadaşlarınız ” Sallamayın!” denildiği halde köprüyü sallasın. Alın size atraksiyon 🙂 Şaka bir yana asma köprünün olduğu yer hem fotoğraf için ideal hem de çevresinde güzel kafeler var.
Avanos asma köprü taraflarına da gittikten sonra kürkçünün dönüp dolaşıp geleceği yer misali bizde otelimize geri döndük 🙂 Akşamı da şansımıza Suat Ateşdağlı performansı vardı. Yemeğimizi yedik ve hazırlanıp indik balo salonuna. Sabahlara kadar olmasa da belli bir saate kadar bayağı eğlendik.
3.Gün
 
Klasik bir laf vardır ; ”Her güzel şeyin bir sonu vardır.” diye 🙁 Bizde o sona gelmiş bulunuyoruz. Kapadokya’daki son günümüz… Üçüncü günde bir kaç yer gezip ardından döneceğiz İstanbul’a.
Tabi yine yaptık kahvaltıyı , düştük yollara. Bugünkü ilk durağımız ; Göreme Aşıklar tepesi yani nam-ı değer Aydın Kırağı 🙂 Aşıklar tepesi deyince aklınızda farklı farklı şeyler canlanmasın… Bence sadece fotoğraf  çekilmek ve ATV kullanmak için ideal bir yer 🙂 Bu gittiğimiz bölgenin yakınında ATV’lerde gördüm. Eğer isterseniz oradan ATV kiralayabilirsiniz.
Aşıklar tepesiniin ardından Göreme Açık Hava Müzesine geçiyoruz 🙂 Buranında muhteşem bir manzarası var. Ayrıca, bir çok kilise de bulunuyor.
 Elma Kilise’sinden başlayabiliriz mesela. Dokuz kubbeli , dört sütunlu , kapalı Yunan haçı planlı , üç apsisli imiş. Kilise 11. Yüzyılın ortası 12. Yüzyılın başına tarihlenmekte…
Elmalı Kilise ardından uzayıp giden yol kilere gidiyor. İçeri de geniş oyuklar yapıyorlarmış erzakları depolamak için.
Kiliseler Yılanlı Kilise , Karanlık Kilise ve Çarklı Kilise  olarak devam ediyor. Bir de kiliselere ek olarak Azize Catherine Şapeli var.
Göreme Açık Hava Müzesinde siz fark etmeden fotoğrafınızı çekiyorlar ve tabaklara basıyorlar. Benim ki pek fotojenik çıkmadığı için almadım ama fotoğraf çektiklerini fark etseydim daha fotojenik bir poz verirdim… Nasip değilmiş 🙂 Aman ha siz dikkatli olun ve poz verin , fotojenik çıkın!
Kapadokya’daki son durak noktama da geldim ; Sofra restoran 🙂 Eğer yolunuz düşerse lezzetli pidelerini tavsiye ederim. Sofra restoran Avanos’ta bahsettiğim asma köprü yakınlarında.
 Bana o kadar kısa geldi ki bu tur anlatamam. Çok keyif aldım , çok eğlendim. Kapadokya’ya gitmek çok istiyordum ve resmen kaderime kazınmışçasına gittim. (Bu lafım çalıştığı için zaman sıkıntısı yaşayanlara) En kötü bir hafta sonunuzu ayarlayıp Kapadokya’yı görün derim. Pişman olmayacaksınız. Sevgilerimleeee…. 🙂
NOT: Kapadokya’da bir yerden başka bir yere geçmek için ulaşım aracı şart. Özellikle araba sizin için büyük rahatlık olacaktır 🙂

2 Comments on “Kapadokya Turum”

  1. Selamlar saygılar gizemliyollar.com sitesinin Sayın Yetkilileri!
    Çok faydalı bir siteniz var, böyle bir site hazırladığınız için sizlere teşekkür ederim.
    https://gizemliyollar.com/kapadokya/ linkindeki fotoğrafları büyük ebatta göndermeniz mümkün müdür? Koleksiyon yapıyorum, görmek isterim. Teşekkür ederim saygılarımla.
    Editör-Yazar Mehmet DERİ

    1. Değerli yorumunuz için ben çok teşekkür ederim. Sitem seyahat eden kişilere bir nebze olsun fayda sağlıyorsa ne mutlu bana! 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir